Dün istifa haberini aldık, üzülmek şöyle dursun, çok kızdık çok!.. “Halk arasındaki şüpheyi gideremedim” diye istifa mı edilir Allah aşkına? Halk dediğin nedir, şüphelense ne olur, şüphelenmese ne olur? Bak bize, ‘Halk’, içinde ‘halt’ koleksiyonlarının saklandığı ayakkabı kutularıyla meşhur bir bankanın adıdır, ötesi yoktur!.. Sokakta gezen aylak yığınlara ‘halk’diyorsan, onların kem bakışlarıyla istifa mistifa edilmez!.. Ondan sonra maazallah halk kendini adam yerine koyar ki, hiç mi hiç çekilmez!.. Bu tuttuğun yol, yol değil anlayacağın!..
Sevgili Naoki Inose, eğer karar vermeden önce zahmet edip bizi arasaydın tehlikeyi savuşturmak için sana vereceğimiz taktikler olacaktı... Meselâ yolsuzluk, rüşvet, yağma boyutunu hiç konuşmayacak, operasyonun arkasındaki dış güçlere dikkat çekecektin!.. Çok gizemli uluslararası komplolardan söz edecektin!.. Sizin bir İsrail’iniz yok ama Çin’den, Kuzey Kore’den, olmazsa Uranüs’ten, Jupiter’den ‘şüpheli’ler çıkaracaktın!.. Lâfın dönüp dolaşıp “Bunlar doğru olabilir, iyi de bu hırsızlık, bu yolsuzluk, bu rüşvet neyin nesi?” sorusuna gelmesine fırsat vermeyecektin!..
Olmadı böyle!.. Zamanlamayı hatırlatıp duracak, “Neden şimdi?” diyerek, ‘uluslararası komplo’ya bir miktar daha gizem katacaktın!.. Konuyu itinayla ‘düpedüz yolsuzluk’ boyutundan uzak tutmaya çalışıp, iş üstünde yakalanmanın kriminal tarafına şal(!) örtmeyi deneyecektin!.. Mevzuyla ilgili emniyet müdürü, savcı, mübaşir kim varsa görevden aldırmaya kalkışacaktın!.. İstifa yakıştı mı sana? Duyan da, senin veya birinci derecede bir yakınının deste deste paralarla fotoğrafı çıkmış zannedecek!.. Para sayma makinesiyleaynı yatağı paylaşsan bile “Bizimki seviyeli ilişki” diyecek, kendine kıymayacaktın!.. Sonuçta ‘özel hayat’bu!..
Nutkun mu tutuldu, kelime dağarcığın mı yetmedi, yüz kızarmasını engelleyen o ilacı almayı mı unuttun be birader!.. Sizin dinde abdest namaz yok biliyorum ama “Bir Türk atasözü der ki” diye söze başlayıp, “Abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun” diye tok tok konuşacaktın!.. Bir yandan şantajlara asla boyun eğmeyeceğini dillendirecek, öte yandan şantaja konu olun fiillerle ilgili çıt çıkarmayacaktın!.. Ya da başına gelenin bir ‘siyasî mühendislik’ projesi olduğunu yedi düvele duyuracak, ‘çamur at izi kalsın’ taktiklerine pabuç bırakmayacağını haykırıp, koltuğa aynen para sayma makinesine sarılır gibi sarılacaktın!..
Sonra biliyorsun ki, hırsızlık babadan oğula geçer!.. Yanlış hatırlamıyorsam senin baban ‘beyaz Japon’değildi, Tokyo Adliyesi’nin önünde arzuhâlcilik yapan halim selim bir adamdı!.. Oğulların da ‘yağma’da yakalanmadığına göre sende problem yoktu!.. Yani genetik açıdan son derece sağlıklıydın!.. Yolsuzluğu kuşaklar arası, birbirine devredilir bir ‘zenaat’ hâline getirenler ‘pişkinlik ikonu’gibi gezerken istifa sana yakıştı mı?
Var mı böyle kuzu kuzu teslim olmak? Sizin başkentin büyükşehir belediye başkanı ne yapıyor acaba? Bu günler dayanışma günleri ne de olsa!.. İnsan dâvâsı için en azından direnir, bir kaç twit atardı!.. O yapmıyorsa, sen yapmalıydın... Japoncada ‘fâsık’ ne demekse, onu gündeme getirir, ‘bir fâsıkın getirdiği haber’le ilgili İslâm’ın hükmüne göndermede bulunur, yine dinle işin içinden çıkmaya çalışabilirdin!.. Yoksa sen bu yola çıkarken kefen giymeyi mi unuttun? Bu motivasyon sıkıntısı, bu teslimiyet gerçekten düşündürücü!..
Sen boş verecektin rüşvet iddialarını filan!.. Düğmeye kim bastı, niye bastı, nasıl bastı, niye şimdi bastı, Atlantik’ten mi Pasifik’ten mi basıldı, kaç kişilerdi, yemekten önce mi bastılar, sonra mı bastılar sorularına odaklayacaktın gündemi!.. Oysa sen gittin “Halk arasındaki şüpheyi gideremedim” dedin, halkına doya doya ‘gavat’ bile diyemeden mücadeleden kaçtın!..
Olmadı Vali Bey olmadı!.. Bu işler organize işler!.. Kararlılık, cesaret, pişkinlik ve ciddiyet ister!..