• BIST 9629
  • Altın 2938.015
  • Dolar 34.6322
  • Euro 36.5915
  • İstanbul 11 °C
  • Ankara 3 °C
  • İzmir 11 °C

Başkanlık sistemi ve milliyetçiler

Servet Avcı

Ülkeyi yönetenler şu gerçeği iyi biliyorlar: "Kendilerini 'milliyetçi' olarak tanımlayan seçmen grubunun sayıca önemli bir bölümünü ikna edemezsek hiçbir dönüşümü başaramayız..."

Yani milliyetçilerin oyları o kadar belirleyici... Meselâ 2010 anayasa referandumu... O referandumda AKP'nin temsil ettiği 'evet' bloğu yüzde 58, CHP ve MHP'nin temsil ettiği 'hayır' bloğu yüzde 42 aldı... PKK çizgisi sandığa gitmedi...

Kampanya sırasında MHP haklı bir dil tutturmuş ve bu değişikliklerin ülkeyi karanlığa sürükleyeceğini iddia etmişti... Sonuçta anlaşılmıştı ki kendi seçmeni bile tamamen ikna edememişti... MHP'li seçmenin bir kısmı 'evet' cephesinde yer almıştı...

İktidarı boyunca her türlü milliyetçiliğe karşı mesafesini sık sık tekrarlayan Erdoğan'ın o kampanya sırasında sergilediği 'kontrollü milliyetçi' tavrını Pehlivanoğlu'nun mektubuyla süslemesi etkili olmuştu... CHP'yle berabermiş gibi bir görüntü MHP'yi sıkıntıya sokmuş, zaten var olan 'ikna özrü' burada da kendini gösterince anayasa değişikliği güle oynaya kabul görmüştü...

'Hayır'ın az çıkmasını kimisi 'tatilden dönmeyen gamsız CHP seçmeni'ne ve 'katılımın düşüklüğü'ne, kimisi de 'kendi tabanının tamamını ikna edemeyen MHP yönetimi'ne bağlamıştı... 'Hayır' oyu veren yüzde 42'nin daha çok kime ait olduğu, hangi partinin daha çok fire verdiği tartışmaları başlamıştı...

Oysa durum çok netti... Türk milliyetçiliği hareketinin büyüdüğü ve serpildiği coğrafyanın tercihlerine bakmak yeterliydi... Çankırı, Kırıkkale, Çorum, Sivas, Amasya, Yozgat, Erzincan, Kayseri, Niğde, Nevşehir, Gaziantep, Elazığ, Malatya gibi 70'lerden bu yana MHP'ye diğer bölgelere oranla daha fazla omuz vermiş illerde yüzde 70'ler civarında 'evet' oyu çıkması çok şey anlatıyordu... MHP yönetimi kampanya sırasında "Bu bir yıkım anayasasıdır, Türkiye karanlık bir sürece giriyor" derken Kahramanmaraş gibi milliyetçi kimliği baskın bir ilde yüzde 80'e yakın 'evet' çıkması önemli bir işaretti...

Açıkça oyları 'evet' bloğuna kaymıştı... İçlerinde sandık sandık öyle trajik sonuçlar vardı ki... Bir önceki seçimde oylarının tamamını MHP'ye verip, referandumda ise o oyların tamamını 'evet' şeklinde kullanan beldeler gibi... Artık kesinleşmişti ki ülkeyi sıkıntıya sokan dönüşümün altında önemli oranda 'milliyetçi oylar'ın payı bulunuyordu... Milliyetçi seçmenin bir bölümü 'tehlike var' diye seslenen milliyetçilerin yöneticilerine değil, milliyetçilikle mesafeli profillere inanmıştı...

***

İkinci büyük dönüşüm yine 'milliyetçi takviye'yle gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu... Yine MHP-CHP ortaklığı söz konusuydu... 2010 referandumuna benzer bir tablo meydana gelince, sonuç da sürpriz olmadı... Oranlar kısmen değişmişti ama haritadaki renkler aynıydı... Geleneksel MHP coğrafyasından 'kâfi miktarda' oy Erdoğan'a aktı... Akdeniz ve Ege sahilleri ve bu sahillere paralel uzanan iç bölgeler dışında kalan milliyetçi oylar yeni Cumhurbaşkanı'nı Erdoğan olarak tayin etti...

***

Ve üçüncü büyük dönüşüm... 7 Haziran'da tarihinin en ciddi krizine yakalanan AKP 'mutlak iktidar'ını kaybetti... Kahredici şekilde durdurulamaz bir çöküş başlayabilirdi... Sadece yeni bir seçim ve gelecek yeni oylarla bu ölümüne eşiği aşabilirdi... İmdada yetişen erken seçim ve önemli bir kısmı MHP'den kopup gelen iki milyona yakın oyla eskisinden daha güçlü bir şekilde iktidara yeniden yapıştı... Kendisini 'milliyetçi' olarak tanımlayan seçmenin önemli bölümü bir kere daha belirleyici olmuştu...

***

Hiç şüphe yok ki anayasa değişikliği ve başkanlık sistemi tartışmalarını da sonuca bağlayacak olan yine milliyetçi seçmendir... Bunu herkes biliyor ama en çok da iktidar biliyor... Milliyetçi oyları istedikleri politikalarla çelebilmenin tadı damaklarında çünkü... Ne zaman milliyetçi tabanın üzerlerine oynadıysalar, işlerine yarayacak sonuçlar aldılar... Başarının sebebi, 'hangi dilin etkili olduğu'nu profesyonelce kestirmeleri ve kuralına göre oynamaları değil sadece... Esas sebep, karşıdaki dilin 'ikna özelliği'nin ve 'toplumsal kredisi'nin son derece sınırlı, hatta bitmiş olması...

Eğer başkanlık sistemi geçecekse, bu da tıpkı öncekiler gibi milliyetçilerin üzerinden geçecek... Kendilerini 'milliyetçi' olarak tanımlayan kesimin blok hâlinde 'hayır' diyeceği hiçbir düzenlemenin Türkiye'de kabul görme ihtimali yok... Burada asıl kritik olan kurumsal anlamda milliyetçiler adına 'hayır'ı kimin seslendireceği... Şimdiye kadar 'hayır'ları etkili olmayanlar mı, yoksa iktidar açısından risk oluşturabilecek yeni birileri mi?

İşte bunun için MHP'deki kurultay talepleri ve kurultay, sadece MHP'yi ilgilendiren bir durum değil... Bu kadar açık ve net...

Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim