MHP'deki sıkıntı keşke 40 milletvekiline düşmeyle sınırlı kalsaydı... Keşke 'rutin yenilgilerden biri' deyip, hiçbir şey yokmuşçasına 'lidere sadâkat' masallarıyla devam edilebilecek bir sonuç olsaydı...
Kesinlikle öyle değil... Türkiye uzunca bir süredir 'milliyetçilerin hayat alanları'nın daraldığı bir ülkeye dönüşmekteydi... İş dünyasında, işte, memuriyette, okulda, ticarette bunun etkileri görülüyordu... MHP, iktidarın uzağına savruldukça önce kadrolar sonra da sempatizanlar için hayat daha zor hâle geliyordu...
1 Kasım'daki ağır yenilginin faturasını parti genel merkez yöneticileri gündelik hayatlarında çok hissetmeseler de, kadrolar, yan kuruluşlar ve sempatizanlar çok ağır biçimde hissedecekler... Çünkü yüzde 50'ye yakın oy alan iktidar, zaten öteden beri var olan 'boyun eğmeyene tahammülsüzlük' kılıcını daha pervasız sallayacaktır...
Kamu hizmetlerinden faydalanmada zaten adaletsiz uygulamaların muhatabı olan milliyetçiler bundan böyle 'Türkiye'nin zencileri' parseline doğru sürüklenebilir... Çelişkiye bakın ki şimdiye kadar kendisini hep 'aslî unsurun özü' olarak görmüş bir topluluk, 'Türkiye'nin zencileri' edebiyatından gelmiş bir akım tarafından marjinalliğe doğru sıkıştırılma tehlikesiyle karşı karşıya...
***
Bugün herhangi bir MHP yöneticisinin, -bu taşrada bir ilçe başkanı veya ilçe sekreteri de olabilir- çocuğunun kamuya eleman alınırken mülâkatı geçme şansı nedir? İktidarın gücünü bu kadar perçinlediği bir dönemde o çocukların işe girme ihtimali var mıdır? Varsa ne kadardır?
Siz eridikçe erirken, ülkede hem saygınlığınız, hem de caydırıcılığınız azalırken, kendileri için hayat daha da zorlaşan, çocukları kendileri için damgalanan kadrolarınızı nasıl uzun süre koruyabileceksiniz? Problemlerden birisi bu... Zamanın ve olayların yıpratıcılığına karşı, en dayanıklı olanlar direnecekler, bir kısmı kenara çekilecek, bir kısmı teslim olacak!.. Bunun da kaçınılmaz bir sonucu var: Küçülmek... Bugün yaşanan da, şiddetlenme riski olan da budur maalesef...
Memur sendikası Türkiye'nin en büyük sendikasıydı... Artık değil... İktidar baskısıyla eritildi... Dayanamayan memurlar gitti, daha idealist olanlar ve her seçimde 'parlak ufuk' gören ve teslimiyeti ar meselesi olarak kabul edenler kaldı... Kamuda itilip kakılıyorlar, ehliyet ve liyakat sahibi olanların değil, kapasitesiz partizanların başlarına getirilmesine katlanmak zorunda kalıyorlar...
Şimdi onlar için de daha zor bir hayat başlıyor... Sendika baskısı daha da artacak... Hangi birisi ne kadar, hangi vâdeye kadar, neyi bekleyerek, hangi ümitle direnebilecek? Direndiklerinde yanlarında görebilecekleri, kapıya dayandığında gücünden korkulan kimleri var?
Milliyetçiliği tescilli hangi iş adamı veya taşrada iş yapan küçük/orta ölçekli bir müteahhit teslim olmadıkça kamu işi alamıyor... Alanın da burnunda getiriliyor... Göze batan ticaret erbabının kapılarında maliyeciler nöbet tutuyor... Bu durumda kendi yağıyla kavrulan milliyetçi siyasetin özellikle taşrada mütevazı şekildeki finansmanı da zorlaşıyor...
Ya üniversiteler? PKK ve radikal sol örgütlerin baskısı altında kalan, hem üniversite yönetimlerinin, hem de terörle mücadele etmesi gereken birimlerin 'karşıt görüşlü' olarak ifade ettiği ülkücü öğrenciler... Zaten yalnızlığı iliklerine kadar hisseden ve ona rağmen mücadele kararlılığı gösteren Anadolu'nun temiz çocukları... Zaman zaman köşemize taşıdığımız, yöneticilere "Bu çocuklar namusunuzdur, sahip çıkın" diye seslendiğimiz ama genellikle üniversite yönetim katında, Emniyette ve adliyede yanlarına 'rozetli arkadaş' iliştiremediğimiz, HDP'lilere gıpta etmek zorunda bıraktığımız delikanlılar...
***
İki yol var artık: Ya seriye bağlanmış yenilgilerden ders çıkarılmayıp, 'sadâkat' nakaratları eşliğinde ve 'tuzu kurular' öncülüğünde yeni hezimetlere yelken açılacak... Böylece 'siyasî' ve 'itibarî' erozyon partiyi küçültürken, partililer iktidar tarafından 'ülkenin zencileri'ne ayrılmış o problemli alana itilmeye devam edecek...
Ya da bu fiilî durumdan 'yeniden hayata tutunmayı sağlayacak', 'katlanmaya ve direnmeye değecek', iktidardan gittikçe uzağa savrulan değil, iktidar projesi çıkaracak bir yapının hayata geçirilmesi gerekecek... Yorgun ve kırgın kadroların yeniden motive olabilmesi, statünün devamıyla değil, ancak yeni bir ruh ve heyecan dalgasıyla ama en önemlisi, toplumda saygınlığı ve iktidar nezdinde caydırıcılığı olabilecek kadro ve projelerle mümkün...
Sosyal medyadan darbımeseller anlatmak, hezimeti o fantastik hikâyelerle örtmeye çalışmak, o küçük 'saadet zinciri'ne heyecan verse de milliyetçiliği bekleyen tehlikeleri ortadan kaldırmaya yetmiyor, yetmeyecek...