Başlıktaki sözler Irak Türkmen Cephesi Kuzey Irak sorumlusu Aydın Maruf’a ait... Hem bir ‘serzeniş’i hem de ‘fark’ı ortaya koyan bu ifade, Maruf’un geçtiğimiz yıl bir gazeteciyle yaptığı röportajda yer alıyor...
Neredeyse eş zamanlı gelen şu haberler kendisini doğrulamıyor mu: “PKK, Şırnak’ın Cizre ilçesinde ‘asayiş’ birimleri oluşturdu, yol kesip kimlik kontrolü yaptı. PKK’lılar tarafından kurulduğu belirtilen YDG-H adlı grup, Cizre’de tören düzenledi. Askeri düzen içinde sıraya girdiği görülen PKK’lıları vatandaşlar da izledi. Abdullah Öcalan’ın fotoğrafı ve PKK bayraklarının açıldığı törende yüzleri maskeli ve tek tip kıyafetli PKK’lılar yemin edip asayiş teşkilatının diplomasını aldılar...”
Diğer haber ise Irak’tan: “Irak’ın Selahaddin kentinin Tuzhurmatu ilçesinde düzenlenen intihar saldırısında, Irak Türkmen Cephesi Başkan Yardımcısı Ali Haşim Muhtaroğlu hayatını kaybetti. Şiddet olaylarına karşı düzenlenen gösteri sırasında patlatma sonucu 13 kişi öldü, 71 kişi de yaralandı...”
Başlıktaki ‘isyan’ın sahibi pek de haksız değilmiş!.. Bir yanda Gezi olaylarını önce ‘faiz lobisi’nin ardından da ‘açılım sürecini provoke etmek isteyenlerin işi’ olarak özetleyen bir kafa... Diğer yanda PKK terörü, ülke bütünlüğü, şehitler veya Türkmenler söz konusu olduğunda, hiç duymamışçasına hissiz davrananlar, diğer konularda meydanlarda cengâver kesilirken, bu konularda ‘umutsuz ev erkeği’ gibi büzüşenler!.. Bir de ‘üçüncü tür’ var; katledilen Türk olunca, dininin bile hatırını saymayanlar, ‘insan’ kategorisinde değerlendirmeyenler!..
Ne kadar ‘sıradan’ bir durum değil mi Türkmen katliamları? Bangladeş’te batan tekne veya Hindistan’da Muson yağmurlarında sele kapılan köylüler kadar doğal!.. Kırılan Irak Türkmen’i değil, benim aslında, ama farkında değilim!.. Düşmekte olan Kerkük değil, aslında Şanlıurfa ama ben ayakta uyuyorum!.. Hani o hoyratta geçen “Su serptim ateş sönsün/ Serptiğim su da yandı” dizelerindeki gibi sular yanıyor, ben alevleri hissedecek millî şuurdan her gün biraz daha uzaklaşıyorum!..
Yalnız Türkmen!.. Ahıskalı’nın kardeşi kimsesiz Türkmen!.. Düşman gözlerle dolu coğrafyada, yüzyıllardır biriktirdiği medeniyetin gözü önünde beyefendiliğinin bedelini canıyla ödeyen kardeş Türkmen!..
70’lerin sonunda Irak’taki Baas rejimi Türkmen katlettiğinde dönemin Dışişleri Bakanı Hayrettin Erkmen “Olaylar Irak’ın iç işleridir, bizi ilgilendirmez” açıklaması yaparak, Türkmenlerin hayal kırıklığı defterine büyük bir çentik daha atmıştı... Bekledikleri, Türkiye’nin Irak’a savaş açması değildi... Sadece biraz daha ilgi ve baskıları azaltacak bir caydırıcılıktı... Olmadı, aradan geçen 30 yılda, Emniyet’in İstanbul’da soluk aldırmadan kaçak Türkmen kellesi aradığı yıllardan, şimdi 100 bin kaçak Ermeni’nin ‘kaçmadan’ yaşadığı yıllara geldik, pek bir şey fark etmedi... Irak’ta sınırlar, idarî yapılar, rejim ve katledenler değişse de katledilenler pek değişmedi...
Türkiye basınının Irak değerlendirmelerinde Türkmenler var mı? Kandil’e uzattıkları kadar Türkmenlere mikrofon uzatmışlar mı? Konuya siyasî mülahazalarla değil, insan hakları açısından baktıklarını iddia edenler, Irak’ta yaşayan milyonlarca Türkmen arasından neden bir tek Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Başbakan Yardımcısı, diplomat, üst düzey ordu ya da istihbarat yöneticisi yapılmadığını sorgulamazlar? Makamlar, ‘Siî, Sünnî ve Kürt payı’ olarak dağıtılırken Türkmenlerin ‘ikinci sınıf etnik unsur’ muamelesine tâbi tutulması niye bunları rahatsız etmez?
Şüphesiz bunlardır “Keşke Irak’ta Türkmen olmayaydım da Türkiye’de Kürt olaydım” dedirten tablonun sebepleri... Bu zilletin dünkü ve bugünkü sahipleri bu ‘serzeniş’ten kendilerine ne kadar pay çıkarırlar bilmiyorum fakat çok şükür şunu biliyorum: Cizre’deki rezaletle ilgili devletimizin Valisi açıklama yapmış, “Konuyla ilgili araştırmalarımız sürüyor” şeklinde!.. Bu da tesellimiz olsun!.. Ya araştırmasalardı değil mi?