Kırıkkale’den sakil adamlar geldi geçti…
Bir gün önceden başlatılan emniyet hazırlıkları…
Kişi başına en az on yirmi polis güvenliği sağlıyor.
Katılımcılar özellikle ve özellikleriyle birlikte ihtimamla seçiliyor…
Ve bu adamlar “güya” halka meseleleri anlatmakla görevli…
*
Katılımcılara bakıyoruz…
Akp ye yakın, onun hatırına her şeye razı olacak kadar teslimiyetçi, alkışı şeref bilen insanlar…
Ama arada bir sessizliğiyle namsalan onurlu insanları da vitrin süsü diye çağırdılar…
Fakat burası Kırıkkale kardeşim; o sessizliğiyle meşhur gazeteciler ve STK temsilcileri kendini akıllı sananların karşısında aslına dönüp, mayasının gereği birer aslan kesilip soru yağmuruna tuttular…
Tebrik ediyorum o onurlu insanları, kınıyorum yalaka ve yandaşları…
*
Bir söz söylemiş oradaki bir hergele (Tayip ve ihanet açılımının diplomalı amelesi)…
Demiş ki, Türkler Kürtlere kendi fışkısını yedirdi…
Allah Allah..
Bu ne kadar şerefsiz bir iftiradır Allah aşkına…
Ulan hergele, bunu sen ispat etmezsen alçaksın, namussuzsun…
Benim canım gibi sevdiğim Kürt dayıma, amcama, teyzeme, halama ben nasıl böyle bir şerefsizlik yaparım?
*
Şayet siz ihtilal dönemlerindeki yapılan alçaklıklardan bahsediyorsanız…
O dönemlerin hazırlayıcıları ve tatbik edicileri bu gün sana efendilik yapan güçlerdir.dün onlarla bir ihanet uygulaması yaptılar ve sizin gibi beslemelere meydan açtılar…
Ama bu gün sizin ihanetiniz aklı başında olan herkesin anlayacağı kadar açıktır…
Ne sizi irşad makamına yükselten BOP’un eşbaşkanı, ne de dış güçlerin satılmış elemanları millete bu zokayı yutturamayacaktır.
*
Siz fışkı diye işin kibar anlatımını yapmışsınız…
Ama okuyucularımdan özür dileyerek ben daha açık konuşacağım…
Bu kadar boktan işlerle uğraşan ehl-i irşatın boktan zihniyetli sallayıcılarının işlerini fışkı-mışkı demeden noktasız yazacağım…
Bi kere de aldığım terbiyeyi bir kenara koymak istiyorum beni mazur görün…
*
İhanetin dilli maşaları…
Hiç kimse bu Kürt olduğu için buna işkence yapalım deme hakkına sahip değildir.
Bunu yapan biri var ise suç işlemiştir, işte dokümanların, hukukun ve bütün devletin imkanları ellerinde beybabalarınızın…
Tutsun o kimseyi versin cezasını…
Bunu yapanın cibilliyetine bakmadan, makamına bakmadan hak ettiği cezayı versin bende mutlu olurum…
*
Çünkü, bu şerefsiz işkenceler sadece Diyarbakır cezaevinde olmadı…
Mamak C5 mahfillerinde benim arkadaşlarıma neler yapıldığını o günkü arşivlere ulaşıp Ozan Arif’in işkence şiirinden öğrenebilirsiniz…
O işkencelerden geçen ülkücüler neden silah alıp dağa çıkmadı?
Çünkü o alçaklar dış güçlerin kopekliğinin gereğini yaptılar ve cehennem olup gittiler…
O günkü şartlarda ülkücüler direnip, eğilmeden, davalarının ruh ve şuuruyla çelik gibi kalmayı başardılar.
Ama bu gün de siz çıktınız piyasaya, güç aynı güç, el aynı el, sadece görevleriniz farklı..
Siz dün dinsiz bir kapitalizmi savunurken kendinizi sosyalist maskenin içine sokmuştunuz…
Bu gün ise münafıklık şuurunuzla görev yapıyorsunuz…
Karşınızda yine ülkücüler, yine milliyetçiler olacaktır.
Bu sizin kaderinizin bir parçasıdır, tahammül etmeye mecbursunuz…
Böyle boktan meseleleriniz aklıma bir sözü getirdi…” Tezekten terazinin fışkıdandır kefesi”
