Şahadet…
Sağlığında Hazreti Ömer’in şahadet müjdesinin ardından kendi hayatını göz önüne alarak “şahadet kim, ben kim?” diye kendisine layık göremediği bir ulvîlik…
Peygamber efendimizin (SAV) peygamberlikten sonra gelen makam, diye tavsif ettiği…
Allah’ın (C.C) Kur’an-ı Kerimde ölü denmesini bile yasakladığı bir yüce makam…
Şahadetin ana şartı, ayeti kerimede ve sünneti seniyyede bellidir.
Allah yolunda ölmek…
Allah yolundaki ölümü Resulüllah’ın hadislerinde görüyoruz…
Müslümanların mukaddesatının korunmasını Müslüman’a farz kılan Allah’ın koyduğu kıstaslar.
Din ve vatan…
Millet ve milletin bağımsızlık, inanç, hayat, çevre gibi ihtiyaç alanları..
Bir bütünüyle mukaddesatın korunması için verilen savaş, Allah yolunda savaş…
Ve bu yoldaki ölümde şahadettir.
Bu kıstası biliyor başvekil…
Bu kıstaslara da inandığını sanıyorum…
Ama gündeme aldıkları şahadeti tanımını bir Müslüman’ın kabullenmesi o makama ihanettir.
Diyeceksiniz…
Şehide kelle diyen biri, şehitlerin katiline sayın diyen biri…
Şehidin anasıyla katilin anasını bir araya getirip ikisini eş tutan ve ikinizin de evlatlarına üzülüyoruz diyen biri…
Yüzlerce şehidin kapısına uğramayıp teröristlerin acısına ortak olduğunu ilan eden, onlar için ağlayan biri için böylesi şaşkınlıklar normal değil mi?
Siz de haklısınız.
Bir savaşın mağdurları vardır.
Bir savaşın gazileri vardır…
Ve şehitleri vardır.
Bunun hepsini aynı kaba koyarsanız ve o hatun bayanın dinden diyanetten hatta sosyal edepten uzak saygısızca yorumlarına eyvallah der ve dedirtirseniz…
Bunu bir yasaya bağlarsanız.
AHİM başta olmak üzere eşitlik ilkesini öne çıkararak PKK lıların hepsine geberdiği için şehit muamelesi yapmaya mecbur bırakırsınız ülkeyi…
Size göre normal olsa bile…
BU millet Müslüman’dır ve bir devlet geleneğine sahiptir.
Paçanızı kurtaramazsınız bu dünyada.
Öteki dünyada zaten yakanız peygamber komşularının elinde kalacaktır.
Şahadeti böyle düşünmek bile hakarettir o yüce makama…