Bir kedisi vardır ağanın..
Çok iyi bir eğitim gösterilmiş bir kedi.
Acıkınca başını sallar, susayınca yalanır, def-i hacet için kuyruğunu sallar; her arzusunun bir işareti vardır.
Bir gün ağanın evinde bir ağırlama var.
Ağa ağır misafiriyle yemek yiyor.
Öteden gelen kedi sofradan bir parça et kaparak dışarı fırlar.
Herkes şaşkındır.
Ama ağa daha da şaşkın, hemen peşinden koşar ve kediyi takip eder.
Kedi ağanın önünde koşarak samanlığa girer.
Ardından ağa varır, bakar ki, kedinin üç yavrusu var.
Çağırır bakıcıları, “kediye bu gün yiyecek verdiniz mi?” der.
Kimseden ses çıkmaz.
Meğer o gün kedi açtır ve yavrularına bir katre süt verememiştir.
Bu gün bu memlekette erdemden, terbiyeden bahsederek ahkâm kesen ukalalar bu kıssadan ne aldılar ki?
Biz rakamlarla oynarken, dışarıdan gösterilenleri görüp, içeride olanlara körleşirken…
Bu milletin erdeminden, bu milletin olgunluğundan, bu milletin asaletinden bahsederken…
Aç bekleşen yavruların vicdanları nasıl silip süpüreceğini düşünebiliyor muyuz?
Bir basit misal size…
Bu gün Türkiye’de belediyeciliğin cılkını çıkardılar.
AB dayatmalarıyla “hak verme, yerel idarelerin sınırsız hareket yetkisi, AKP referanslı firmaların ihtirasları sonucu borç batağına giren belediyelerin yüzde yetmişi işçisine maaş veremiyor.
Öyle ki, on ay, yirmi ay personel maaşı veremeyen belediyeler var.
İşçisine maaşını vermediği için personelini işten atan, tazminatını bile vermeyen belediyeler var.
Bütün bunlara rağmen yandaş besleyen belediyeler var.
Siz on ay bir eve çalıştığı halde maaş girmemesini düşünün.
On aydır evlatlarının ihtiyacını karşılayamayan bir ev reisinin durumunu düşünün.
Düştüğü bunalımdan çıkış için çare aramanın ve bulamamanın ne demek olduğunu düşünün.
Sonra erdemden bahsedin.
Faziletten bahsedin.
Gündeme her gün bir şaklabanlık koyup seyrettirin milleti.
Bu insanların yargıyla işi var ve çözemiyorlar.
Çoğu alacakları için kurumlarına dava açmış, adalet tecelli edecek diye bekliyor.
Evet, bunların yargı reformuna ihtiyaçları var, hem de çok acil.
Bunlar işverendeki alacaklarının bir an evvel ödenmesini adaletten ve adaletin başından istiyor.
Siz açılımın velvelesiyle uyuttunuz bir müddet, o da geçti.
Şimdi referanduma giderek birkaç ay da öyle oyalarsınız, o da geçer.
Ama bir gün sizin sofranızdaki etten ederlerse sizi…
O zaman siz açlıktan ölürsünüz efendiler.
O zaman siz kendinizden utanırsınız efendiler.
Çözecekseniz işte yüz binlerin sorunu.
Sanırım, bazen yavrusunu bile yiyecek kadar insafsız olan bir kediden, yavrusu aç kalan bir babanın, annenin tepkisi daha vahim olur.