Sağlık Bakanı her gün yepyeni şeylerle çıkıyor halkın karşısına…
Ama geçmişin hesabını soran yok…
Efesiz köyde efendilik taslayarak arz-ı endam eyliyor…
*
Tamam, tamam da; bizi de enayi yerine koyuyor.
İnsanız kardeşim, enayi yurduna koyduğunu anlayacak kadar aklımız izanımız ve hamdolsun irfanımız var.
Elbette zorumuza gidiyor.
*
Bakıyoruz on yıldan beri olup bitenlere…
Yağmacı girmiş arı kovanına nasıl benzettiler memleketimin bütçesini…
Etraflarına yaptıkları peşkeşleri kör olup görmememiz isteniyor.
*
İlk işleri etraflarına özel hastaneler açtırmak oldu…
Hatırlayın o günleri…
Açtılar keselerinin ağzını –babalarının gibi- hastaneler reklam kampanyaları başlattı.
Yola adam çıkararak çevirip zorla hastanelere adam taşıdılar.
Ve… o zamanlar akıllı, yalakalıktan ve yandaşlıktan uzak olanlar “etmeyin, bu kadar harcamaya bu bütçe yetmez” dediler…
Ne oldu?
*
Seçimlere giderken hak edenlere de, hak etmeyenlere de verdiler yeşil kartı.
Hatta bazı devlet görevlileri yeşil kartı verirken seçimde oy sözü bile aldılar.
Hanı hamamı tarlası tahılı olanlar, evi arabası olanlar, kıstasa uymayanlar yandaşlıklarını ispat edince yeterli oldu ve aldılar.
Sayıları milyonları aştı…
O zaman yandaşlar yalakalar haricindeki akıllı adamlar dediler ki” Etmeyin, Allahtan korkun, fakirin fukaranın hakkını sırt oy hesabıyla hak etmeyenlere vermeyin. İyi tetkik edin, Allah fakirin hakkına tecavüz edeni de ettireni de lanetler”
Ama adamların Allah korkusu vicdandan sandığa, sandıktan cüzdana geçince gözleri bir şeyi görmüyor ve görmedi…
Şimdi ne oldu?
*
Küresel tüccarların oyunu olan kuş gribi, puş gribi, domuz gribi bilmem ne gribi…
Bu gripler bahanesiyle sağlık bakanlığı bütçesinden onca para aşı adıyla harcandı…
Kampanyalar yapıldı ve dış reklam ajanslarına milyarlar yedirildi…
Başbakanın kendisinin bile inanmadığı bir hayali grip için onca para harcanırken, yandaş, münafık ve yalaka olmayanlar dışında herkesin ortak görüşü “bu kadar da olmaz “ idi.
Menfaatçiler aç kalmasın diye dinlemediler ve vicdanları ürkmedi…
Sonra ne oldu?
*
Kaloriferli, doğalgazlı semtlerde dahil olmak üzere, fakir fukaranın hakkı olan paraları, erzakı , kömürü sıradan dağıttılar.
Herkesin vicdanını rahatsız edecek derecede cadde ortasına durdurdukları kamyondan sormadan dağıttılar.
Valiler dağıttı, kaymakamlar dağıttı, seçim sözü alarak dağıttılar.
Yandaşların depoları boşalırken ve kasaları dolarken devletin kasası boşaldı.
Sonraları ne oldu, yani şimdiiiii?
*
Şimdi mi ne oldu?
Devlete ait olan fabrikalar, tersaneler, sayısını hükümetin bile bilemediği onca varlık uçtu.
Bütçe açığı dünyada en azgın ülkeler sırasına soktu.
Emeklinin, çalışanın kesesine saldırdılar, verdikleri zammın iki katını ilaç ve tedavi masrafı olarak aldılar.
Gerçek fakir fukaranın yararlanacağı kaynakları kısmaya başladılar.
Küçük poliklınikleri ve küçük esnafı imha ettiler, tekelleşmenin uşaklığını yaptılar.
*
Veee, daha utanma emaresi yok.
Hala millet de de rahatsızlık yok.
Çarşısına uygun Pazar bulmuş bir iktidar devam ediyor.
Muhalefet kazan kaynatıyor…
Peki sen neden yazıyorsun mu? Diyorsunuz.
Belki yarına bir kayıt düşerim de gelecek nesiller bu gün utanmayanların yerine utanırlar.
İSTANBUL HABER AJANSI