Güneydoğu’da bu güne kadar hiçbir şey olmadı.
Bir JİTEM kurulup oraya gönderildi, evinin önünde oturan vatandaşını çekip vurdu.
Masum olanları karakola götürdü, öldürdü.
Karakola “benim babamı, kardeşimi verin” diyenleri de öldürdü.
Orada terör yoktu, sadece “dillerinden dolayı mağdur olmuş halkların masum savunucuları” vardı.
Onların ellerinde silah yoktu, ama devlet onların eline silah verdi, hadi gidin bana silah çekin, dedi.
Onlar hiç adam öldürmedi, silah kullanmadı, asker şehit etmedi, orada yaşayan vatandaşları öldürmedi.
İmralı’daki “masum hainin” tepkisi devlete değildi.
Dünyanı yellemesiyle Kürdistan adı altında bir devlet hesabı yoktu.
Irak’ın kuzeyinde kurulan sözde devlete “Güney Kürdistan” denilmesinin hiçbir sinsi hasbı yok, sadece dil sürçmesinden ibaret.
Devlet özellikle Güneydoğu Anadolu’da kalkınma istemedi.
Oraya gönderilen devlet imkânları imha edilmedi, devletin araçları yakılmadı, yapılan binalar dinamitlenmedi, daha yakın zamanda orada banka şubeleri yakılmadı.
Devlet orayı övey evlat gibi gördü, oradaki vatandaşları Güneydoğu’dan çıkarmadı, başka illeri onlara yasakladı, devlet ihalelerine Kürt oldukları için giremedi, meclisine sokmadı, onları bakanlık, başbakanlık, genelkurmay başkanlığı, cumhurbaşkanlığı yaptırmadı.
O bölgede dış güçlerin oyunları olmadı, sadece iç istihbaratçılar, devletin istihbaratçıları karıştırdı.
O bölgede Fransız Cumhurbaşkanının zilli karıları, AB nin milletvekilleri, MOSAD, CIA, KGB ve dünyanın istihbarat ajanları dolaşmadı, oralarda ayaklanma provaları yaptırmadı, köpekler gibi oralarda sinsi oyunlar için dolaşmadılar.
İstikbalde kurulması düşünülen ayrı bir devletin hazırlık enstitüleri AB de kurulmadı, Ermenistan hayallerinin tahakkuku için, AB yi memnun etme pahasına yetimin, garibin hakları Akdamar Adasına harcanmadı.
Buna benzer pek çok hainlikler yapılmadı…
Bu televizyonda –kendini Müslüman cemaat sayan- kanalizasyonların ifşaatı, o kanallardaki vicdan mahrumu dün kü Marksist, mason ve bu günkü Bilderberg, Soros, AB beslemelerini hezeyanı.
Bunlar, devleti itham ederek AB, ABD, Rusya ve Ermenistan’ı, alt başımızdaki terör hamileri olan iki şerefsiz aşiret reisini aklamak istiyorlar.
Bunlar devletin istihbaratını, MİT, JİTEM vs. gizli teşkilatlarını gündeme getirerek MOSSAD, CIA, KGB gibi ihanet odaklarını ve onların ihanetlerini örtbas etmek istiyorlar.
Bunlar, Devleti karalayarak, bazı özel ve tasvip edilmeyen davranışları devlet siyaseti olarak göstererek, PKK ve diğer ihanet örgütlerini aklamak, paklamak ve gerilla statüsü kazandırarak devletle masaya çekmeye uğraşıyorlar.
Ya hükümet?
Son yıllarda özellikle Güneydoğu’ya Kürtlerden başkalarının girmemesi için özel bir siyasi gayretin içinde.
Her taraf her vatandaşın ortak vatanı ise, bir Kürt bu memleketin her yerinde ticaretini, seyahatini, hizmetini yaparken, Güneydoğuya başka aşiret ve ırklara mensup milletin evlatlarını sokmamak siyasetin bir parçası haline getirilmiştir.
Eğer bir Türkmen, bir Çerkez, bir başka ırkın mensubu Şirnak’da, Diyarbakır’da ve herhangi bir Güneydoğu bölgesinde yaşayamıyorsa, yaşaması tehdit ise, burada mağdur edilen kim?
Ve yapılan Kürtçülüğe dayalı ırkçı bir siyasettir.
Bir başbakan ve bakanları eğer ırk kelimesi ile millet kelimesinin lügat ve ıstılah manalarını eşit sayacak kadar ard niyetli ise bu, bu millet için talihsizlikten başka bir şey değildir.
Kürt Açılımının mide bulandıran kıllı kılçıklı sırıtkan yüzlerine hep lanet ediyorum.
Onların yeniden millet, yeniden devlet ve yeniden sınır taleplerine kadar varan haince sözlerine öfkeleniyorum.
Bu milleti dört şerefsizden devlet, millet ve vatan tarifi alacak kadar eblehleşmedi.
Yeniden itirazlar olursa, milletim tek vücut olarak çıkar, kendi eli ile, kendi dili ile, kendi ruhuyla hepsini tarifini yapar, sınırını çizer.
Mayası meçhul kişilerin bu konuda kafa yormalarına da gerek yoktur.