Deve kervanının başını merkep çeker.
Yükü develer taşır, merkebin sırtında bir semer, birde kervancının erzaklarının olduğu heybe vardır, bazende kervancı biner.
Yol giderken merkep arkasındaki deveye “deve kardeş sana bir oyun oynamak istiyorum” der.
Deve şaşkındır “arkadaş yükü taşıyan benim, sen şu kadar cüssenle benim önümde gidiyorsun, ona da katlanıyorum, daha ne oyunu oynayacaksın” der.
Merkep “işte ilk oyun” der ve yatar.
Kervancı uğraşır, çabalar ama merkebin inadını kıramaz, merkebin sırtındaki heybeyi alır, devenin sırtına atar…
Biraz daha yol alınca merkep “ben bir oyun daha oynayacağım deve kardeş” der.
Deve “yuh artık, heybeni de ben taşıyorum daha ne oyunu olacak?”
Merkep “işte ikinci oyun” der ve yine yatar.
Kervancı tekrar gelir uğraşır, kaldıramayınca semeri çıkarıp devenin üstüne atar ve yola devam ederler.
Fazla uzaklaşmadan merkep “deve kardeş ben bu oyunları sevdim bir oyun daha oynamak istiyorum”
Deve pürhiddet “Lan oğlum heybeni, semerini taşıyorum, daha ne istiyorsun?” der.
Az sonra merkep yine yatar. Kervancı döver, söver kaldıramaz ve çaresiz merkebi de devenin sırtına atıp yola devam eder.
Deve öfkeli, merkep keyifli…
Giderken merkep keyfe gelir “deve kardeş şu an o kadar keyfim yerinde ki bir gaydalı türkü çağırmak istiyorum” der.
Merkep başlar kendince türkü söylemeye…
Gide gide yol bir uçurumun kenarına gelir.
Deve “eşek kardeş az önce bir türkü söylemiştin ya, o türkü o kadar hoşuma gitti ki, şurada dörtnala dans etmek geliyor içimden” der.
Merkep korkar “aman gözünü seveyim, sen ayağını kaldırsan ben uçurumun dibinde bulurum kendimi, yapma” diye yalvarırsa da, deve ayağını kaldırır kaldırmaz merkep kendini uçurumun dibinde bulur…
Ve bu gün…
Devletimi tehdit edenler…
Milletimi tehdit edenler…
Ülkemin kaynaklarını haksız yere yiyecek kadar şerefsizleşenler.
Ülkemin geleceğini karartma planı yapanlar.
Sırtımızda türkü söylemeyin…
Bu milletin ağırına gidiyor…
Kendinizi uçurumun dibinde bulabilirsiniz bir anda…
Develeri oynatmayın…