Adalet…
Biri size zulüm yaptı, hakkınızı gasp etti veya size karşı bir suç işledi, ne yaparsınız?
a.Polise giderim
b.Dava açarım
c.Cebimdeki paraya bakarım.
Doğru şık, c.
Yeni uygulamaya göre dava açma…
Avukat giderleri nakit ödenecek.
Bu duruma göre para varsa cebinde dava açacaksın, yoksa sinene çekeceksin sana karşı
işlenen suçları.
Sebep mi?
İktidar partisinin adının ilk kelimesinin adalet olması.
Adaletin ilk şartı da avukatların hukukunun gözetilmesi, onların alacaklarının garanti
edilmesi.
Bu nasıl iş, demeyin; her yiğidin bir yoğurt yemesi var.
Kıskançlık mı?
Sayın başbakan bir söz eyledi…
Bir Alman Vakfı bazı CHP ve BDP li belediyelere kredi vermiş, onlarda PKK ya para aktarmış…
Basına aksedince hemen çevirdi “Ben öyle demek istemedim. Bazı belediyeler kredi için
çalışıyormuş, alım aşamasına gelmişler” dedi.
Hatta Kılıçdaroğlu isterse ona bazı şeyleri de söylerim, diye ekledi.
Peşpeşe açıklamalar yağdı…
Ve ortaya çıkan tablo: Akpli belediyelerin bir kısmı bu vakıftan hibe almış, kredi almış.
Demek ki bu durumu fark eden CHP li belediyelerde almak için müracaat etmiş.
Bu da Tayyip Erdoğan’ın ve belediyelerinin zoruna gitmiş olacak ki tepki gösterdi.
Yağma yok, bu ülkede hainlerle yan yana durma, onların imkânlarını kullanma hakkı bize ait,
bu konuda ortak istemezük, dedi.
Ve bu beyanatın altında bir kıskançlık duygusu yatıyor bence.
PKK ya para akması Akp için önemli değil, her yandan akan paralara göz yumarken burada
göz açılmaz.
Şaşırmadım
Basına sızan PKK görüşmelerinde PKK temsilcisi, Karadeniz’de, Toroslar’da, Türkiye’nin her
tarafında varız, diyor.
Başbakan’ın özel temsilcisi yılışarak…
Bunu biliyoruz, bu arada –seçim sürecinde- metropolleri patlayıcılarla doldurdunuz, diyor.
PKK ile Akp nin yüzde on, yirmi değil, elli değil, yetmiş değil yüzde doksan beş uyum
sağladığını söylüyor.
Şaşmadım zaten, ne gizli görüşmelere şaştım, ne de bu oranda yüksek bir anlaşma oranına
şaştım.
On yıldır olup bitenlere, çıkan kanunlara, açılım rezaletine, Beşir Atalay-Ahmet Türk
görüşmelerine şahit olan, bunun mahiyetini düşünecek kadar aklı olan herkes şaşmaz bu
işe…
Ama arada bir yapılan danışıklı dövüşlere inanacak kadar idrak mahrumu olanlar istisna…
Eğer bir adam bir kanun kaçağını görür, onu adalete teslim etmezse, bu da bilinirse, yardım
ve yataklık suçundan atılır içeriye…
Ama bir devletin istihbaratının başında olanlar, metropollerin silahla doldurulmasını biliyor
ve tedbir almıyorsa, bunun adını koyamamak beni şaşırtıyor.
Gerçi, iktidar olmak için her şeyi mubah sayanların, bu kadar vebalden korkacak değil ya…