Hep iyi niyetle yorumladım.
Başbakan Erdoğan’ı, danışman kadrosu ve çevresindeki insanların, yanlış yönlendirdiğini düşünürdüm. Hep o gözle baktım. Kaleme aldığım yazılarda, Başbakan Erdoğan’ın danışmanlarının etkisi altında kaldığını ifade ettim.
Kabataş Yalanı ortaya çıktıktan sonra ülkemin haline üzüldüm. Türkiye’yi yönetenlerin bir yalan makinesi haline geldiğine şahit oldum.
Kibirle, kinle, yalan ile yolsuzlukla yönetilen bir ülkenin geleceğinden, umut beslemek, ne kadar gerçekçi ise bende o kadar gerçekçiyim.
KABATAŞ YALANI SÜRÜYOR
Başbakan Erdoğan gezi olaylarının başladığı dönemde Kabataş İskelesi’nin önünde başörtülü bir bayana saldırı yapıldığını belirterek, 6 aylık çocuğunun da darp edildiğini söyledi. Bu olayı duyduğumda ellerim titredi, gözlerim doldu. “Bu bir insanlık suçudur” diye isyan ettim.
Geçen gün Kanal D Televizyonu’nun ana haber bülteninde, sözde saldırının olduğu söylenen olayın görüntüleri yayınladı. Mağdur olduğu iddia edilen Zehra Develioğlu’nun, Kabataş İskelesi’nden çocuk arabası ile ayrıldığı ve yaklaşık 10 dakika sonra eşi ile bir arabaya binerek, gözden kaybolduğu görüldü.
Görüntülerde, Başbakan Erdoğan’ın Meclis kürsüsünden dile getirdiği gibi, ne saldırı olmuş, nede insanlık dışı bir olay gerçekleşmiş.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Şişhane-Haliç Metro Geçiş Köprüsü açılış töreninde yaptığı konuşmada, Kabataş saldırısını yine gündeme getirerek görüntüleri yayınlayan yayın organlarına “Bu haberlerin altında kalacaksınız” diye tehdit etti.
Başbakan Erdoğan, tehdit etmekle kalmadı paralel yapı ile hareket ettiklerini söyleyerek, başörtü düşmanlarının değirmenine su taşıdıklarını iddia etti.
BU KİBİR NEREYE KADAR?
Başbakan Erdoğan “Kabataş Hadisesinde” gerçekleşmeyen bir olayı, gerçekmiş gibi kurgulayarak anlatması, siyasi bir intihar olmakla beraber, üzerine yapışan bir kara lekedir.
Recep Tayyip Erdoğan, Kabataş olayı ile ilgili yalan söylemekle kalmıyor, o yalana iki eliyle sarılarak kamuoyunda korku yaratıyor.
İnsanları tehdit ediyor. İşadamlarını vergi müfettişleriyle korkutuyor. Gazetecileri emrinde çalışan memur gibi azarlıyor. Çeteleşmiş bir medya ile algı operasyonu yapıyor. Çetenin kalem sahipleriyle, hedefe koydukları isimleri itibarsızlaştırıyor.
Kısacası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, oluşturduğu kibir imparatorluğu içinde bir hayat kurmuş, onu yaşıyor.
ERDOĞAN ÖZÜR DİLER Mİ?
Başbakan Erdoğan’ın Kabataş hadisesinde söylediği ne ilk yalandı, nede son yalan olacak. Ortaya çıkan görüntülere rağmen, “Danışmanların beni yanlış yönlendirmiş, Özür dilerim” diyeceğine, Kabataş Mağduru olduğunu iddia eden Zehra Develioğlu’nun Anadolu Ajansı’na özel röportaj verdirmesi tam bir sorumsuzluk örneği olarak önümüze çıktı.
Erdoğan’ı tanıyanlar, “Başbakan özür dilemez. Özür dilerse, karizmasının çizileceğine inanır” diyerek, Erdoğan’ın Kabataş yalanını sürdürmeye devam edeceği söylüyor.
& & &
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın terazisi şaşmış durumda. Ölçü, izan kalmamış. Kendi varlığını sürdürmek için yönettiği ülkenin vatandaşlarına hakaret ediyor.
“Elinde bira şişeleri ile başörtülülere saldırılıyor” diyerek, toplumda kin ve nefret söylemlerini yangınlaştırıyor. Paralel Yapı diye yeni bir terör örgütü ortaya çıkararak, kamuoyu algısını yönlendirmeye çalışıyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Rüşvet ve Yolsuzluk soruşturmalarını, demokrasi ile kutsuyor.
Yargı ve Yasama üzerinde baskı kurarak, Yürütme’yi diktatörleştiriyor. Paralel Yapı diye Adli suçların mahkemeye intikal etmesini engelliyor. “Sandık-Mahkeme” ikilemini algı ile yönlendiriyor.
Sözün özü, Adalete, bir gün kendisinde ihtiyacı olacağını, anlamıyor, anlamak istemiyor…