İnşaatta çalışan bir işçi yorgun bir şekilde evine döner. Yorgunluktan bitkin düşen adam kendini evin koltuğuna zar zor atar. Babasının yanına gelen çocuk, kendisiyle oyun oynamasını ister.
Baba bir taraftan yorgun olmasına rağmen çocuğunu kırmadan başından uzaklaştırmak için masada bulunan gazetenin üstündeki dünya haritasını 50 parçaya kırparak; “Oğlum bunları birleştirdikten sonra oyun oynayalım” diyerek çocuğunu başından savmaya çalışır.
Yorgun baba, koltuğa uzandıktan 5 dakika sonra çocuk babasının yanına gelerek, dünya haritasını birleştirdiğini söyler.
Yorgun baba, şaşkın bir şekilde oğluna dönerek, “Haritaya bu kadar kısa zamanda nasıl birleştirdin?” diye sorar.
Çocuk, “Dünya haritasının arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzeltince, dünyada düzeldi” der.
UŞAK, SOYTARI VE DALKAVUK
Uşaklık, dalkavukluk ve soytarılık mesleği, tarihin en eski icra makamlarındandır. Bu meslekte görev ifa edenlere, uşak, dalkavuk ve soytarı denir. Medeniyetten uzaklaşmaya başlayan toplumlarda, hüküm sahibinin çevresinde, yaşam alanı bulan bu meslek sahipleri, Padişah, Sultan, Hükümdar veya Kralın kadrolu elemanıdır.
Hiçbir dönemde kral soytarısının ismi, tarihte büyük harfler ile yazılmamıştır. Ancak tarihin gidişatı ve tarihin yazılımında soytarı, dalkavuk ve uşakların etkisi yadsınamaz bir gerçek olarak önümüze çıkmıştır.
Kralın birinci çemberinde bulunan isimler, tarihte danışman, akil danesi olarak anılsalar da asli görevleri, Hükümdara dalkavukluk, padişaha uşaklık, krala soytarılık yapmaktır.
Soytarılık çok önemli meslektir! Kralın gönlünü hoş tutarlar. Sahibinin yaptığı yanlışlığa kılıf bulmak, en önemli meziyetidir. Hükümdarın dalkavuğu, açlıktan kırılan, tebaanın isyanına “nankörler” fikrini dillendiren, bir meslek erbabı olmasıdır.
Adaletin olmadığı yerde, hukuku bu meslek erbapları dizayn eder. Önceden alınan kararlar, kurulan mahkemeler kanalıyla, soytarıların kabiliyeti ile akil danelerinin marifetiyle tebaaya duyurulması sağlanır.
Akil daneleri, diğer ismi ile akil adamları, kuzu postuna bürünmüş çakal düşünceli, tilki fikirli, toplumun yön vericisidir. Bu insanlar, önemli konularda toplum adına konuşma ve karar verme yetkisinin, kendinde olduğuna inanırlar.
Bu kimseler, halk için, halk adına, halkın yaşaması veya halkın sindirilmesi, konuşması, düşünmesi, fikir üretmesi konusunda kralın önüne alternatifler sürerler. Kralın meşruluğuna imza atma yetkisi, bunlara aittir. Bu çok aydın isimlerin, krala muhalefet etme düşüncesi, akılların ucundan bile geçmez. Çünkü kralın sunduğu nimetlerin güzel hatırı için, her hukuksuzluğa, kendi yaşam alanına, müdahale edilmemesi karşılığında meşrulaştırırlar. Bir anlamda kralın dalkavuklarıdır.
Uşak, soytarı ve dalkavuk erbapları, adaletin olmadığı yerde, nefesi güçlü olan omurgasız insan türüne verilen genel addır.
Bu mesleği icra edenler, padişahın odasında dalkavuk, kralın yanında soytarı, hükümdarın kapısında uşaktır.
ALLAH’IN İZNİYLE (HÂŞÂ) RÜŞVET ALMAK!
Fetva makamı değilim. Haddini bilen biriyim. –Hâşâ-, Allah’ın ismini zikredip, şahit göstererek, hırsızlık yapmak, rüşvet almak ve Beytülmal’i zimmetine geçirmek, şirktir.
Dalkavuk, Soytarı ve Uşaklık mesleğini icra edenlerin; Rüşveti HUMUS, Yolsuzluğu HİZMET, Hırsızlığı ULUFE olarak göstermelerine rağmen, toplumun zekası ile dalga geçmenin üzerinde, bir algı oluşturmaları mümkün görünmüyor. Amaçlarının toplumu ikna etmek yerine makamlarını korumak olduğu, net bir şekilde görülüyor.
Gayri ahlaki ve gayri hukuki işlemlerini, meşrulaştırmak isteyen bu zihniyet, "-Hâşâ- Allah’ın iznini” referans olarak göstermesi, ceberutluktan başka bir şey değildir. Zorbalık ile Adaletin ince bir çizgi ile ayrıldığının bilinmesi gerekir. Varlığını korumak adına, hukuksuzluk yapmak, zorbalıktır.
Ceberutluğun (zorbalık) ömrü ise, Gayretullaha dokunma ile son bulur.
Şair en güzel demiş;
Eğer kızarmayı unutmuş suratına tükürmüyorsam!
Korktuğumdan değil, tükürüğüme kıyamadığımdandır.