Özel bir televizyon kanalında eğitim ve gelecek üzerine canlı yayına katılan Levent Uysal, pandemi sürecinde teknolojinin eğitim üzerindeki etkilerini aktardı. Uysal, teknolojiye endeksli eğitimin anahtarını ise "merak uyandırmak" olarak yorumladı.
Nişantaşı Üniversitesinin Mütevelli Heyeti Başkanı Levent Uysal, Prof. Dr. Uğur Batı'nın da konuk olduğu canlı yayında eğitimin geleceği, yapay zeka, nesnelerin interneti ve pandemi koşullarında teknolojiyi kullananların nasıl ayakta kaldığını anlattı. Tüm dünyayı kasıp kavuran ve herkesi evlere kapatan salgının insanlığa büyük dersler verdiğini ifade eden Uysal, "Herkesin bir anda internet ve teknolojik altyapılara adaptasyonunu sağladı. Salgın ilk duyulduğunda geleceğe zaten hazır olanlarımız, maksimum seviyede adaptasyon sağladı ve sürdürülebilir ilişkileri kurabilenlerimiz ayakta kalmayı başardı. Pandeminin sadece sağlık odağından değerlendirilmesi doğru değil. İşin teknolojik ve ekonomik çıktılarını düşünmezsek hata ederiz. Zira ekonomi daima sürdürülebilir işlerle, sistemlerle ve süreçlerle doğru orantılıdır. Yani siz sürdürülebilir bir süreç oluşturduğumuzda ekonominiz de tıkır tıkır işler" dedi.
"Eğitim için geleceğin anahtarı nedir" sorusunu cevaplayan Uysal, "Eğitim kurumlarımızdan Nişantaşı Üniversitesinde çok yakın zamanda bizzat bunu deneyimledik. Pandemi dolayısıyla okullar kapatıldı ve bir gün tüm kurumlara bildiri geldi. Denildi ki tüm okullar hemen pazartesi günü itibariyle uzaktan eğitime başlayacak. Düşünsenize her şey örgün eğitime göre dizayn edilmiş, kalıplaşmış alışkanlıklar var. Kimsenin hazırlığı yok. Çok zor bir durum. Ama biz geleceğin uzak olmadığını düşündüğümüz için sorunsuz, gecikmesiz, bir tıkta tüm eğitimlerimizi sanal kampüs üzerinden yayına aldık ve bunu ülkemizde en hızlı şekilde yapabilen kurumlar arasında yer aldık. Soruya dönecek olursak gelecek zaten geldi. Bu nedenledir ki biz sanal kampüsün altyapısını kurduk ve gelecekle ilgili bir geçmişte yatırımlarımızı gerçekleştirdik.
Eğitimin yaşı, zamanı, mekanı olmaz. Eğitim 3 yaşından 73 yaşına yani tüm ömür boyu süren bir ihtiyaçtır. Biz kurum olarak "Gelecekte insanlığa nasıl faydalı olabiliriz?" sorusunu hemen hemen her gün sorarak ömür boyu öğrenme ihtiyacına harmanlıyor ve sistemlerimize yatırım yapıyoruz. Aksiyonlarımızı ve içeriklerimizi bu doğrultuda oluşturuyoruz" diye konuştu
"İyi insanlar yetiştirmek eğitim kurumlarının ana değeri olmalı"
İyi insan olmakla teknolojinin bağı arasındaki ilişkiyi değerlendiren Uysal, "Biz eğitimciler iyi insanların eğitimini teknoloji ile harmanlayarak aslında özünde teknoloji ve iyiliği bir araya getiriyoruz ki aslında dünyanın ihtiyacı olan şey tam olarak budur. Düşünsenize teknoloji kötü insanların eline bırakılırsa ne olur? Daha fazla kavga, daha fazla savaş, daha fazla huzursuzluk. Bu nedenle tam tersini düşünerek birbirlerine fayda sağlayacak birbirleriyle ortak projelerde yer alacak iyi insanlar yetiştirmek, onları her türlü donanımla globalleştirmek, teknolojik alt yapılarını sağlamak aslında bizim gibi eğitim kurumlarının ana değeri ve hedefi olmalıdır. Gönül rahatlığıyla Nişantaşı Üniversitesi olarak bunu yaptığımızı söyleyebilirim.
Biz tabi ki teknoloji ile iç içe olacağız ama kendi yeteneklerimizi ve bu doğrultudaki çıktıları topluma sunmamız da gerekiyor. Bunu da iyi insan olmanın temeline oturtabilirsek işte o zaman çok güzel bir geleceği hep birlikte yaşarız. Bence topluma ve öğrencilerimize öğretmemiz gereken konular bunlardır. Teknolojiyle yaşamayı bileceğiz ve onu iyi amaçlar için kullanacağız. Benim annem 70 yaşında ve kızımı görmek için akıllı telefon kullanmayı öğrendi. Şimdi her gün torunuyla videolu görüşme yapıyor. Kızım da babaannesini görmek için telefon kullanmayı öğreniyor. İşte bu da geçmişle geleceği teknoloji kapsamında entegre edişimizin bir örneği adeta. Bunun gibi küçük nüanslarla hem teknolojiyi kullandıracağız hem de teknolojinin faydasını topluma aktarmanın yollarına bakacağız" şeklinde konuştu.
"Geleceğimiz gençlerimiz, çocuklarımız"
Gelecekte teknolojinin eğitimi nasıl etkileyeceğine de değinen Uysal, "Eğitim denince akla insan geliyor. Eğitimi insanların gelişimiyle ilgili temellere dayandırıyoruz ve bu temeller doğrultusunda da üstüne yeni kazanımları inşa ediyoruz. Ya da bir başka deyişle insanların geleceğini şekillendiren şey aslında bizim uğraşımız olan eğitim. Teknolojiye endeksli bir eğitimin anahtarı ise merak uyandırmaktır. Bunu size çok basit bir hikaye ile anlatacağım. Televizyonun ilk çıktığı zamanlarda haliyle bizim de evimize ilk kez bir televizyon geldiğinde farklı bir hava oluştu. Babam her ne kadar akademisyen kimliği olsa da akşam eve geldiğinde muhakkak o televizyonu açardı ve haberleri, çeşitli televizyon programlarını izlerdi. Tabi biz babam gelene kadar TV'yi açamadığımız için yaşımıza uygun birçok çocuk programını da izleyememiş olur, kaçırırdık. Ertesi gün okula gittiğimizde, sınıfta çocuk programlarını izlemiş olan arkadaşlarımızın bu programları anlatması bizim içimizdeki merak duygusunu perçinlerdi. Ve o teknolojik aletin bizde oluşturduğu merak hissiyatı da haliyle keşfetme arzusuna yani öğrenme eylemine dönüşürdü.
Bizim geleceğimiz gençlerimiz, çocuklarımızdır. Bizler onlara özgüvenli, kullanım temelli ve keşfetme dürtüsüne yanıt verecekleri merak etkenini göz ardı etmeyen eğitim yapıları oluşturmalıyız ki gelecekte teknoloji eğitim sistemimizi baltalamasın aksine gelişimine katkı yapsın. Çocuklar gerektiğinde bozacak, gerektiğinde düşürecek, içini açıp inceleyecek ama sonuçta teknolojik alet edevatı mutlaka deneyimleyecek. Bunun sonucu olarak merak edecek, keşfetmek için sorular soracak. Dolayısıyla da sorgulayan, soran, araştıran nesilleri geleceğe taşıyabileceğiz. Özetlemek gerekirse aslında eğitimin teknolojiyle iç içe olmasını sağlayan kurgunun temelinde merak duygusu, keşfetme dürtüsü vardır. Biz bu düzeni çocuklarımıza sunabilirsek geleceğe kaygıyla değil umutla bakabiliriz" diyerek sözlerini sonlandırdı.