• BIST 9659.48
  • Altın 3811.665
  • Dolar 37.9101
  • Euro 40.9153
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 14 °C
  • İzmir 15 °C

Hükümet'ten açıklamalar: Siyasi saik yok

Hükümet'ten açıklamalar: Siyasi saik yok
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İmamoğlu protestolarına ilişkin peş peşe açıklamalarda bulundu. Yerlikaya, "Anayasa ve kanunlara uygun her gösterinin başımızın üstünde yeri var" derken, Tunç ise soruşturmalarda siyasi bir saik aranmaması gerektiğinin altını çizdi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, bakanlıkta yaptığı basın açıklamasında, İstanbul Büyükşehir Belediyesine (İBB) odaklı yönelik soruşturmalara ilişkin protestolarda bin 879 vatandaşın gözaltına alındığını, 260’ının tutuklandığını duyurdu. Yerlikaya’nın açıklamasına göre, vatandaşların 468’i için adli kontrol kararı verilirken, 489’u ise serbest bırakıldı. Gözaltındaki 662 kişininse işlemlerinin devam ettiğini açıkladı.

"HER GÖSTERİNİN BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE YERİ VAR"

Adaletin sokakta değil, mahkeme salonlarında tecelli edeceğini ifade eden Yerlikaya, "Sokağa çıkmakla, kimse temize çıkamaz. Hukuku sokak eylemleriyle bastırmaya çalışmak, adaleti linç etme kampanyalarıyla susturmaya kalkmak, kimseye fayda sağlamaz. Hiçbir algı operasyonu, hiçbir sokak kışkırtması, gerçeğin üzerini örtemez" diye konuştu. Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti ilkesine bağlı, demokrasisi köklü ve kurumları güçlü bir devlet olduğunu vurgulayan Yerlikaya, demokrasinin, nefret söylemi ve şiddetin kalkanı olmadığını bildirdi. Demokrasi anlayışlarının, suiistimal zeminine değil, millet iradesine dayandığını kaydeden Yerlikaya, "Sokak ve gösteri yürüyüşü hak mıdır? Evet, haktır. Anayasal bir haktır. 

ali-yerlikaya.jpg

Hepimizi bağlayan Anayasamızın 34. Maddesi 'Herkes önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.' diye başlar. Bakın, altını çizerek bir kez daha ifade ediyorum, silahsız ve saldırısız deniyor. Anayasa'ya ve kanunlara uygun her gösterinin, başımızın üstünde yeri var" ifadelerini kullandı. Geçen yıl Bakanlığa, toplantı ve gösteri yürüyüşü için 903 başvurunun yapıldığını aktaran Yerlikaya, bunların 863'üne (yüzde 96) izin verildiğini söyledi.

NECİP FAZIL'DAN ÖRNEK VERDİ

Son eylemlerde yapılanların özgürlükle ve özgürlüğün kullanımıyla açıklanacak bir durumu olup olmadığını soran Yerlikaya, şöyle devam etti:

"İşte pervasızca, önünü ardını düşünmeden sokak çağrısı yapanlar, bu gerçeklerle yüzleştiğinde, bu sokak görüntülerini gördüklerinde ne düşündüler acaba? Boykot çağrısı yapmakla, yerli ve milli markalarımızı, çalışanlarını zor durumda bırakmakla amaçlanan nedir? Hele yabancı kanallara çıkıp, Türkiye'yi şikayet etmek? Necip Fazıl diyor ya 'Sokak lambası gibi olma, kime yandığın belli olsun.' Bu son yapılan eylemler sonrası 1879 şüpheli gözaltına alındı. Bunların 260'ı tutuklandı, 468'i hakkında adli kontrol kararı verildi, 662'sinin işlemleri devam ediyor ve 489'u da serbest bırakıldı".

ali-yerlikaya-2.jpg

"POLİSLER DE BU MİLLETİN EVLADI DEĞİL Mİ"

Valileri, emniyet müdürlerini tebrik eden Yerlikaya, yapılan tüm provokasyonlara rağmen sağduyusunu kaybetmeyen, sabırla görevlerini yapan tüm polislerle iftihar ettiği bildirdi. Yerlikaya, "Eylemlerde, 150 polisimiz maalesef yaralandı. Yazık değil mi, günah değil mi? Polisler bu milletin evladı değil mi? Onların da yolunu gözleyen eşleri, evlatları, anaları babaları yok mu? Polislerimiz, sadece şehirlerimizin değil, o gün o alanlara gelenlerin de güvenliğini sağlamak için oralarda bulunuyordu" diye konuştu.

TUNÇ: "SİYASİ SAİK YOK"

Yerlikaya'nın ardından Adalet Bakanı Yılmaz Tunç açıklamalarda bulundu. İstanbul'da uluslararası basın mensuplarıyla bir araya geldiği toplantıda konuşan Tunç, özetle şunları söyledi:

"Anayasamızın 2. Maddesi'ne göre Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Adaletin tesisi için şart tarafsız ve bağımsız bir yargının olmasıdır. Anayasa 10. Madde'ye göre herkes kanun önünde eşittir. Hiç kimseye imtiyaz tanınamaz". Tunç, Gözaltı işlemleri başladığı andan itibaren kamuoyunda bazı çevrelerin soruşturmanın içeriğini bilmeden, iddia ve savunmaları görmeden, dosyaların detayına vakıf olmadan, deliller hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadan, soruşturma makamını baskı altına almaya çalışarak, adli soruşturmayı siyasi saiklerle yapılan bir soruşturma gibi göstermeye çalıştıklarını vurgulayan Tunç, "Bu çerçevede soruşturmayla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanı'mıza haksız, hukuksuz, mesnetsiz ve saygı sınırlarını aşan ithamlarda bulunmuşlar, adli soruşturmayı Sayın Cumhurbaşkanı'mızla ilişkilendirmeye çalışmışlardır. Sorumsuzca yapılan bu açıklamaları kesin bir dille reddediyoruz" diye konuştu.

yilmaz-tunc.jpg

Adalet Bakanı Tunç, soruşturma tamamen bağımsız adli makamlar tarafından yürütüldüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Söz konusu iddialara vakıf olan soruşturma makamının, bu iddialara vakıf olduktan sonra bir soruşturma başlatmaması düşünülemez. Nitekim, Ceza Muhakemesi Kanunu'muzun 'Bir suçun işlendiğini öğrenen cumhuriyet savcısının görevi' başlıklı 160. maddesinde, 'Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. 

Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.' İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da kanunun bu amir hükmü doğrultusunda da görevini yapmakta olup, soruşturmayı tüm yönleriyle büyük bir hassasiyet ve titizlikle yürütmektedir."

ÖMER ÇELİK: "PROTESTO HAKKIYLA VANDALLIĞI AYIRIYORUZ"

AKP Sözcüsü Ömer Çelik, basın toplantısında, "Demokratik protesto hakkıyla vandallık ve barbarlığı birbirinden ayırıyoruz. Bütün bu süreçte bizi en çok üzen bir üniversiteden yansıyan karşıt görüşteki kardeşlerimizin birbirine saldırmasıdır" dedi.

Çelik'in açıklamalarından öne çıkan satır başları şöyle:

CHP Genel Başkanı’nın konuşmaları, siyasetçi konuşması olarak adlandırılamayacak noktadadır. Saraçhane’de sürekli olarak hakaret, hedef gösterme olarak şekillenmeye başladığı andan itibaren uyarılarımızı yaptık. Şu anda açık ve net bir şekilde ifade etmek istersek; Özel’in konuşmalarının siyasetçi konuşması olarak adlandırmak mümkün değil.

Büyük bir tansiyonla Cumhurbaşkanımıza, partimize dönük saldırıların aslında kurgusunu biz çok iyi biliyoruz. CHP Genel Başkanı bir vesayet altında. Vesayet ve özgürleşememe durumu sebebiyle aslında orada demokratik protesto hakkını kullanan herkesin tutumunu istismar ederek, bütün bu gündemi kendi kurultay sürecinin bir parçası haline getirmeye çalışıyor.

Bazı CHP’liler, bazı CHP’li belediyelerin yolsuzluk yaptığın uzun süredir iddia ediyor. Buna karşı CHP Genel Merkezi bu meseleyi yönetememiş, suskun kalmıştır. Sayın Özel’in yapması gereken, açık ve net konuşmaktır. Bizim üzerimizden konuşmayı bırakmalılar.

Demokratik protesto hakkını kullanan vatandaşlarımız, bir hukuk devletinde olan kanunlara uygun şekilde, demokratik haklarını kullandıkları sürece hepimiz saygı duyarız. Ama bir takım grupların bu kitlelere sızmaya başladığını ifade ettik. Öyle bir noktaya geldi ki; Sayın Özel bir siyasetçi dilinin dışına çıktığında artık kendi konuşmalarının doğurduğu sonuçları yönetemez hale geldi.

CHP’NİN BOYKOT ÇAĞRILARI

Alenen medyayı ve bir takım şirketleri hedef göstererek, aslında Türkiye’de kutuplaşmanın telif haklarının kimde olduğunu gösterdiler. Bizim geçmişte bazı çeşitli zamanlarda yaptığımız boykot çağrılarıyla örnek vermeye çalışıyor. Maalesef bu boykot çağrısına karşı çıkmamızı, İsrail’e karşı yürüttüğümüz boykot çağrısıyla mukayese edenler var.

CHP köklü bir partidir. CHP biz bir sürü siyasi rekabetimiz olmasına rağmen, özellikle Baykal döneminden örnek verecek olursam, milli bir irade ortaya koymuştu. Ama bugün CHP genel başkanı, kendisini başka bir ülkenin başbakanının desteği olmadığı için terk edilmiş hissedebiliyor. CHP’ye gönül vermis olan vatandaşlarımızın takdirine sunuyoruz.

Özel sürekli olarak İstanbul Başsavcısını hedef alıyor. Yargı süreçleri tabii ki medeni bir üslupla eşleştirilebilir. Bizde de her zaman yargı süreçleriyle ilgili eleştiriler olmuştur. Ama doğrudan İstanbul Cumhuriyet Bşasavcısını hedef almak, CHP yönetimi açısından gerçekten büyük bir kabiliyetsizliğin işareti olarak gündeme gelmektedir. Siyasi muhalefet nasıl yapılır? CHP, nasıl muhalefet yapılır diye yapay zekaya sorsun. Yapay zeka daha kapsamlı argümanlar verecektir.

Hangi fikirden olursa olsun; genç arkadaşlarımıza sesleniyoruz… Bir genç orada demokrasi hakkını kullanmış, ondan sonra diyor ki; ‘Ben artık devletin hiçbir şeyinden faydalanamam.’ Bir polis kardeşimiz de diyor ki; ‘Öyle düşünme.’ Nefret siyaseti kullanılmasın. Bizim esas prensibimiz bu. Fiziki şiddet hepimize zarar veren bir şey. Herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı. Ama barbarlığa, şiddete geçiş yok.

“KAHVE ÜZERİNDEN KUTUPLAŞTIRIYORLAR”

Kahve içmek üzerinden toplumu ikiye bölmek, kutuplaşma yaratmak CHP Genel Başkanı’nın etiketi haline gelmiştir. Özel’e kalsa kimin nereden kitap alacağını söylemek. Burada farklı görüşlerin olması gayet doğaldır. Bunun yolu demokratik bir siyasi dille tartışmaktan geçer. Bunu bu hale sokmak, demokratik süreçleri zehirlemek anlamına gelir.

Cumhurbaşkanımızın ailesine dönük olarak kullanılan galiz ifadeleri kınıyoruz. Bunu yapanların tespit edildiğini biliyoruz. Bugün de birisi tarafından böyle bir eylem oldu. Bu lanetli bir eylemdir. Bu konuda hiç kimse sabrımızı test etmemelidir. Hiç kimsenin annesine babasına, eşine çocuklarına, şahsına dönük olarak galiz, kötü ifade kullanılmamalıdır. Aile konuları siyasi mücadelenin bir parçası olmamalıdır. Aile konularını siyasetin parçası yapanlar bizden değildir."

Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
ÇOK OKUNANLAR
Tüm Hakları Saklıdır © 2009 İstanbul Haber | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0212 970 87 88 | Haber Scripti: CM Bilişim